Anamur Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği ve Mersin Çevre ve Doğa Derneği Anamur Temsilciliğinden ortak basın açıklaması

Basın açıklamasına; Anamur Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği üyeleri, Mersin Çevre ve Doğa Derneği Anamur Temsilciliği (MERÇED) üyeleri, Eğitim Sen Yönetimi, Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları, Sol Parti Yönetimi, Emekli Sen Yönetimi katıldı.

Mersin Çevre ve Doğa Derneği Anamur Temsilciliği adına basın açıklamasını Emekli öğretmen Yaşar Sugözü, Anamur Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği adına yönetim kurulu üyesi Füsun Bayraktaroğlu yaptı.

Mersin Çevre ve Doğa Derneği Anamur Temsilciliği adına açıklama yapan Yaşar Sugözü;

“Temiz çevre anayasal hakkımız ve onu korumak yasal görevimizdir. Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

Tarih boyunca hiç bir toplumsal yapı kapitalizm kadar doğayı talan edip zarar vermedi.

Ülkemizde rejimin sermaye politikaları nedeniyle doğa sınırsızca talan edilmekle kalınmıyor, binlerce yıllık tarihsel yapılar ve kültürel miraslar yok ediliyor, ormanlık alanlar yanıyor. Siyasi iktidarın rant ve talana dayanan politikaları da eklenince doğa katliamının boyutu daha da katmerleniyor. Ranta kurban edilen ormanlık alan, yangınlarda yok olanın dört katı. Maden ruhsatları sayısı her gün katlanıyor. Sit alanlarına bile maden ruhsatı veriliyor. Doğa, deniz, tarihsel ve kültürel miras, sistemin açgözlü, ranta saldırganlığı temelinde yok ediliyor.

Ülkemiz çölleşiyor. Su kaynaklarımız bitiyor. Yaşanamaz bir ülkeye doğru hızla gidiyoruz.

Anamur’da mermer ocakları, balık çiftlikleri açma girişimiyle, jeotermal enerji işletme bahanesiyle doğası ve ekosistemi tehdit altında bir ilçeye dönüşmüştür. Ülkemizin çeşitli yerlerinde yaşanan çevre felaketleri biz mücadele etmezsek burada da yaşanacaktır.

Değerli dostlar,

Bütün Anamurluları, Anamur’da yaşayanları, sivil toplum örgütlerini, siyasi partileri, doğa ve çevre, kadın ve çocuk, hayvan katliamlarına karşı birlikte mücadeleye çağırıyoruz. Dedi.

Anamur Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği adına açıklama yapan Füsun Bayraktaroğlu;

Son zamanlarda ülkemizde sıklıkla yaşanan trajik olaylar nedeniyle üzerimize düşen sorumluluğun gereği olarak açıklama yapmak zorunluluğu hissettik.

Değerli halkımız;

Narinler, Özgecanlar, Fatmalar, Selinler, hayvanlar ve doğamız herkesin gözü önünde katlediliyor. Daha dün Tekirdağ’da 2 yaşındaki bebeğimiz darp ve istismara uğramış yoğun bakımda yaşam savaşı vermekteydi. Ne yazık ki bu bebek de kurtarılamadı.

Kim tarafından??? Kötülükte, merhametsizlikte, canavarlıkta, açgözlülükte, bencillikte en üstün ırk olan insan tarafından.

Ahlaken nasıl bir çöküştür bu? İnsani hiç bir değerimizin kalmadığını görmek çok acı verici. Bu şiddet sarmalının içine nasıl girdik? İnsanlığımızı ne zaman ve nasıl kaybettik? Toprak utandı, insanlık utanmadı. Açık olan net bir şey var ki bu gezegenin tek zararlısı insan.

Şu sorunun cevabını istiyoruz: Çocukları köpeklerden değil insanlardan kim koruyacak?

Devletimizden çocuk, kadın, hayvan ve doğamıza karşı işlenen suçların en ağır şekilde cezalandırılması, en etkin mekanizmaların uygulanmasını bekliyoruz. Biz millet isek hepimizin sorumluluğu olmalıdır.

7527 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu 4 milyon hayvanı topla diyor ama 1389 belediyenin 1100 tanesinde bakım evi yok. Bakım evi bulunmayan belediyelere topla diyen ve bakım evi kurmaları için 2028 yılı sonuna kadar süre veren bu kanunun uygulanması mümkün olmayan yok hükmündedir. Sokak hayvanı yoktur. Sahiplenilmemiş evcil hayvan vardır. Tarım Bakanlığı’nın başlattığı bu katliam yasası değildir algısı yukarıdaki sebeplerle pratikte tam da katliam yasasıdır.

Anayasa Mahkemesinin sayın üyelerine sesleniyoruz: Hayvanların yaşam hakkını elinden alan 7527 sayılı katliam yasasını durdurun.

Bu vesileyle tüm Anamurluları sokaklardaki evcil hayvanlarımızı sahiplenmeye davet ediyoruz. Anamur halkı olarak üzerimize düşen her şeyi yapmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Yaptıklarımız ve yapacaklarımız ile insanlığın halâ ölmediğinin kanıtı olacağız”.

Anamur’da kurulması planlanan balık çiftlikleriyle ilgili dava kapsamında denizde keşif yapıldı.

Anamur kıyılarında kurulması planlanan balık çiftliklerine karşı MERÇED tarafından açılan davaların reddine dair kararlar, bilirkişi raporlarının yetersizliği nedeniyle Danıştay tarafından bozularak yeniden görülmeye başlandı. Dava kapsamında Mersin İdare Mahkemesi’nce seçilen yeni bilirkişiler keşif yapmak üzere denize açılmak için Bozyazı limanına geldi.

Bu sırada limanda bulunan çevreciler, pankart açarak bölgede balık çiftlikleri kurulmasını istemediklerini belirttiler.

Balık çiftliklerine dava açan Mersin Çevre ve Doğa Derneği’nin (MERÇED) Başkanı Sabahat Aslan, açtıkları davanın Danıştay tarafından lehlerine bozulduğunu belirterek, “Bugün de tekrar edilen keşfe katılmak üzere buradayız. Balık çiftliklerine karşıyız ve yapılmaması için de mücadelemizi sürdürüyoruz” dedi.

Balık çiftliklerinin hukuksuz bir şekilde kurulmak istendiğini ifade eden Aslan, şunları söyledi:

“Bu bölge devlet tarafından 1/100 binlik Çevre Düzeni Planı’nda hassas korunması gereken bir bölge. Bu bölge arkeolojik sit bölgesi, 1. Derece doğal sit bölgesi ilan edilmiş. Bu bölgede korunması gereken Akdeniz fokları ve deniz kaplumbağaları mevcut. Bu endemik yapı ve korunması gereken canlılar uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmışken kirletici teknolojilerle bu canlıların yaşamı tehlikeye atılıyor. Ayrıca bu bölge devlet tarafından turizm bölgesi ilan edilmiş. Bölgede 6 alan turizm alanı olarak ilan edilmiş. Dolayısıyla bu kirli yatırım hem uluslararası sözleşmelere aykırıdır hem de turizm ve doğal balıkçılıkla geçinen insanların aleyhine bir yatırım olacaktır. Bu çiftliklerde kullanılan GDO’lu yemler, kimyasallar ile diğer ilaç ve hormonlar denizde çok ciddi bir kirlilik meydana getirecek ve deniz ekosistemini de bozacaktır.”

Hükümete çağrıda da bulunan Aslan, şöyle devam etti:

“Doğal balıkçılığı geliştirmek varken, turizmden ülke ekonomisine ciddi katkı sunmak varken, birkaç şirkete rant kazandırmak uğruna bu bölgeyi gözden çıkarmalarını kabul etmiyoruz. Bir an önce bu yatırımdan vazgeçilmesini istiyoruz. Hem hukuksal olarak hem de demokratik olarak bu balık çiftliklerin yapılmaması için sonuna kadar mücadele edeceğiz.”

Limanda polisin yoğun güvenlik önlemi aldığı gözlenirken, bilirkişi heyeti ve MERÇED temsilcilerinin katılımıyla denizde 8 dosyayla ilgili keşif yapıldı.

Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED) Başkanı Sabahat Aslan “ Davultepe, Gümüşkum 100.yıltabiat parkı ve Alata halkındır”

Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED) Mersin Gazeteciler Cemiyetinde düzenlediği basın toplantısında “Alata, Gümüşkum 100. Yıl Tabiat Parkı ve Davultepe deki yeşil ve tarım alanları halkındır.” Dedi.

Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED)’in basın açıklaması:

“BASINA VE KAMUOYUNA

DAVULTEPE,GÜMÜŞKUM 100. YIL TABİAT PARKI VE ALATA HALKINDIR.

Dünyada yaşanan iklim krizinden Ülkemizde çok etkilenmektedir. İklim krizi nedeniyle kuraklık tehdidi, Susuz yaşam, Orman yangınları, seller, gıda krizleri, çeşitli salgın hastalıklar tehlikeleri bizi bekliyor. Bilimsel metotlarla yaşam alanlarımızı korumamız ve iklim krizine karşı mücadele etmemiz gerekmektedir. İklim krizine karşı korumamız gereken en temel değerler tarım ve yeşil alanlarımızdır. Tarım ve Yeşil alanlar korunmalıdır ve bu alanların oranı arttırılmalıdır. Ne yazık ki kentimizde rant uğruna bazı bölgelerde tarım ve yeşil alanlar yok edilmektedir. Özel şirketlerin rantı kamu rantının önüne geçmektedir.

Kentimizin önemli bir doğal sit alanı olmakla birlikte ormanlık alanı içeren Gümüşkum 100. Yıl Tabiat Parkı başta caretta caretta deniz kaplumbağaları ve endemik kum zambaklarının yaşam alanı olması ve ekolojik açıdan korunması gereken bir alan olup kentimizin akciğerleri sayılan bölgede son zamanlarda rant uğruna ağaç katliamı yapılmaktadır. Yapılan ağaç katliamı bölgenin doğal sit yapısını bozmaktadır. Yetkililer yapılan bu ağaç katliamını derhal durdurmalıdır.

Mezitli Davultepede yapımı planlanan Küçük sanayi sitesinin yapımından vazgeçilme çabaları kent adına çok önemli bir karar olmakla birlikte yeşil ve tarım alanların korunması kararı memnuniyet vericidir. Bu çabanın mücadelesini veren Davultepe halkına ve Büyükşehir Belediye Meclisine teşekkür ederiz. Davultepe ile ilgili alınan bu kararın uygulanmasının takipçisi olacağız.

Bölgemizin akciğerleri, Ülkemiz ve Kentimiz için çok önemli araştırmalar yapan ve bir laboratuvar niteliğini taşıyan Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü alanının tümünün 1. Derece doğal sit alanının ilan edilmesini bekliyoruz.

Alata, Gümüşkum 100. Yıl Tabiat Parkı ve Davultepe deki yeşil ve tarım alanları halkındır. Bu alanların ranta kurban edilmesine izin vermeyeceğiz. Bu alanların korunması için bundan sonra da derneğimiz demokratik ve hukuksal olarak mücadele etmeye devam edecektir”.

MERSİN ÇEVRE VE DOĞA DERNEĞİ

Mersin Çevre ve Doğa Derneği, Toroslar Belediyesi’nin yol çalışması dolayısıyla ağaç kesilmesine tepki gösterdi.

Dernek yöneticilerinin yaptığı basın açıklamasında şunlar kaydedildi:

“Demokratik kitle örgütleri ve Çağdaşkent Mahalle sakinleri ve Mersinli yurttaşlar olarak diğer yerel yönetimler ve bu arada Toroslar Belediyesi’nin de olumlu hizmetlerini hiçbir siyasal görüş aynmı yapmadan hep takdir ettik.

Fakat en son çevre ile ilgili Toroslar Belediyesi’nin tutumunu ve uygulamasını şaşkınlıkla karşıladık. ..

Eski şehir planında Mersin çöplüğünden Mersin’in belli başlı birkaç yeşil alanından biri olan 68`ler Ormanına büyük zarar verecek olan 93134 no’lu sokağın devamı durumundaki 12 metrelik yolun iptali için bir yıl önce Toroslar Belediye Başkanı sayın Hamit Tuna ve belediyenin tüm yetkilileri Çağdaşkent mahallesine davet edilerek semt sakinleri ile birlikte sorun konuşulmuştur.. Netice olarak görüştüğümüz yetkili ve şehir plancılarına göre 24 yıllık yüzlerce ağacın kesileeeğı arazinin kot farkından dolayı maliyetinin yüksek olacağı ve hedeflenen yolun kısa-orta ve uzun vadede şehir trafiğine hiçbir yararı olmayacağı tarafımıza açıklanmıştır.

Toroslar Belediye Başkanı ile görüşmelerimizde sayısız ağacın yok edilmesine, Mersin’de her gün yüzlerce insanın 24 yılı aşkın süredir yürüyüş ve spor yaptığı, sayısız sporcunun yetiştiği, birçok spor etkinliğinin yapıldığı, 68`ler ormanının gereksiz yere zarar göreceği belirtilerek tarafımızca kendisinden yardım istendi. Ayrıca, yöredeki bazı şahısların kendi arsa ve binalarının rant artışı için orman zararına yolu açtırmak amacıyla BİMER’e sık sık başvurduklan hususu da konuşulmuştur

Bu bilgilendirmeden sonra 24 L lll pafta, 2l Ada, 36 Parselde bulunan 93134 no’lu sokağın devamı durumundaki yolun yapımının iptali için Toroslar Belediyesi ve Büyükşehir Belediyesi’ne Çağdaşkent semt sakinleri olarak başvurulmuştur.

Bundan bir önceki askıya alınan Mersin 1/5000 ‘lik revizyon imar planında ekteki plan paftasında da görüleceği gibi ilgili yol, Büyükşehir Belediyesi tarafından dilekçe ile verilen meşru talep dikkate alınarak yeşil alana dönüştürülmüştür.

Durum böyleyken Toroslar Belediyesi mevcut durumu hiç dikkate almayarak yüzlerce zeytin, narenciye ve orman ağacını kesmiştir. Bu ağaç katliamını Mersin Büyükşehir Belediyesi müdahale ederek durdurmuştur.

Şimdi bu aşamada ikinci kez askıya alınan Mersin 1/5000′lik revizyon imar planında anladığımız kadarıyla yine Toroslar Belediyesi’nin yönlendirmesi ile yeşil alan olarak gösterilen yer ne yazıktır ki ne hikmettir ki yeniden yola dönüştürülmeye çalışılıyor.

Bu durumu fırsat bilen Toroslar Belediyesi yapılan itirazların yasal boyutunu göz önüne almadan yine yol çalışmasına başlamıştır. Ancak bunun suç unsuru oluşturacağı mahalle sakinlerince söylenince yol çalışması durdurulmuştur. Toroslar Belediyesinin tutumunu anlamakta, kavramakta, izah etmekte zorlanıyoruz.

Daha önce Toroslar Belediyesinin yapmış olduğu ağaç katliamını kamuoyuna ve basına yansıtmadan çözmeye çalıştık. Toroslar Belediyesinin bu olumsuz tutumundan sonra sorunu yasal demokratik ve ekolojik bir hak olarak sizlerle paylaşmak istedik

Günümüzde yaşam alanlarımızın giderek daha çok betona ve kent rantına kurban edildiği gerçeği karşısında tüm Mersin halkını bu ve benzeri konularda duyarlı olmaya ve sorumluluk taşımaya çağırıyorum.”

Mersin Çevre ve Doğa Derneği yaptığı basın açıklamasıyla izlenen çevre politikalarını eleştirdi.

Mersin çevre ve doğa derneği (MERÇED)’in açıklaması şöyle;

“5 HAZİRAN DOĞANIN METALAŞTIRILMASINA VE ÇEVRE TAHRİBATLARINA KARŞI MÜCADELE GÜNÜDÜR.

Finike’de Doğanın korunması için Mermer ocaklarına karşı mücadele ederken öldürülen Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşi Ayşin Büyüknohutçuyu saygıyla anıyoruz ve olayı kınıyoruz. Bu olay yaşam hakkı mücadelesi yürüten bizleri mücadelemizden yıldıramayacaktır. Bizler bir ölürüz bin doğarız.

5 Haziran 1972 yılında Stockholm‘de toplanan “Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan Konferansının yıl dönümü olan tarihtir. Bu konferansta BM “temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın temel bir insan hakkı olduğunu karar altına almıştır. 1970‘li yılların ikinci yarısından itibaren, konferansın önemine istinaden, bu konferansta alınan kararların bir anlamda çevre koruma alanında milat olması gerçeğinden hareketle, konferansın toplandığı tarih, DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ olarak ilan edilmiştir.

Dünyada uygulanan vahşi kapitalizm, plansız sanayileşme ve kalkınma programları, insanlara dayatılan aşırı tüketme alışkanlıkları, bütün varlıkları tüketme noktasına getirmiştir. Bu politikalar hava, su ve toprak kirlilikleri oluşturmanın yanında eşitsizliği, adaletsizliği, yoksulluğu, işsizliği, savaşları da beraberinde getirmiştir. Bugün dünya, büyük felaketlerin yaşanacağı küresel iklim değişikliği tehdidi ile karşı karşıyadır. 2050 yılına kadar dünyanın 1- 2 derece ısınacağını bunun sonucunda aşırı yağışların ve buzulların erimesinden dolayı oluşacak seller, kuraklık, türlerin yok oluşu, gıda kriziyle ortaya çıkacak olan açlık, iklim göçlerini yaratacak ve yaşamsal krizler yaşanacağını Bilim insanları açıklamışlardır.

Dünyada uygulanan bu politikalardan ülkemizde çok etkilenmiştir. Ranta dayalı ve emperyalizme bağımlılıkla belirlenen politikalar sonucu sanayi, tarım, kent, ulaşım, enerji, madenler, doğal kaynaklar, ormanlar, hazine arazileri, kıyılar, dereler birer rant alanı haline dönüşmüş, yeraltı ve yer üstü su kaynakları, hava ve toprak kirletilmiş, çevre sorunları artmış durumdadır. Ülkemiz, dünyanın artık vazgeçtiği nükleer ve termik santrallerle, çimento fabrikalarıyla, demir-çelik fabrikalarıyla sözde gelişmiş ülkelerin sanayi çöplüğü haline dönüştürülmektedir. Sularımız HES projeleriyle ticarileştirilmektedir. Temel gıdamız olan Zeytinliklerimizi yok edecek torba yasalar hazırlanmıştır.

Kentimizde yapımı planlanan Akkuyu nükleer santrali,15 adet termik santral, iki adet çimento fabrikası, 30 adet HES, taş ocağı ve maden ocağı projeleriyle yaşam alanlarımız daha da kirletilecek, başta tarımımız ve turizmimiz çok büyük darbe alacak ve sağlığımız bozulacaktır.

Bizler Doğamızı ranta kurban eden politikaların karşında olacağız. Yaşanabilir bir Dünya, yaşanabilir bir Ülke için kararlı mücadelemiz devam edecektir. 5 Haziran Dünya Çevre Gününü “DOĞANIN METALAŞTIRILMASINA VE ÇEVRE TAHRİBATLARINA KARŞI MÜCADELE GÜNÜ olarak ilan ediyoruz. Yaşam hakkımızı gasp eden bu politikalara karşı kamuoyunu mücadele etmeye davet ediyoruz”.

MERSİN ÇEVRE VE DOĞA DERNEĞİ (MERÇED)