www.haberanamur.net te yayınlanan haber ve fotoğraflar, kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz.
Emekli Öğretmen İ. Gürdal Sümer’in kaleminden, “Gazete Almak/Okumak”
Öğrenme sürecimiz bu dünyaya geldiğimizde başladı. Apalamayı arkasından da yürümeyi öğrendik. Sonra ana dilimizi öğrendik, Türkçeyi anlar ve konuşur olduk. Çok şeyler öğrendik. Saymakla bitmez. Ama bu öğrendiklerimiz içinde bir tanesi var ki ona değer biçilmez. O da OKUMAK. Okula başladığımızda ilk basamağımız, ilk tutunduğumuz daldır okumak. Sonraki öğrendiklerimiz hep okumanın üzerine kuruludur. Şiir, sanat, edebiyat, fen bilimleri hepsini okumayla tanıdık. Nice ders kitapları okuduk. Bilgimiz genişlesin, dünyamızı çevremizi tanıyalım diye. Ama gördük ki okumak ders kitaplarıyla sınırlı değilmiş. Öylesine geniş öylesine büyük bir alan ki sanki bir derya, bir okyanus…
Ders dışı okuma alışkanlığımız erkek öğrencilerde de Tom Miks Texas gibi çizgi romanlarıyla başladı. Okurken de öğreniyorduk 19.yüzyıl Amerikalıların yaşam biçimini, birbirlerini acımadan öldürmelerini. Bu bize heyecan veriyordu. Kızlar ise romantik çizgi ya da foto romanlarla okuma alanını genişletiyordu. Anlıyorduk ki okursak öğrenebiliyoruz hem de zevk alıyoruz. Bu bizim kulağımızın küpesi oldu.
İsterseniz okumayı bir üniversite gibi görelim. içinde çok değişik çok sayıda bölümleri olan. Bu bölümlere göz attığımızda roman, öykü, şiir, anı, araştırma yapıtları gözünüze çarpar. Kitaplar, gazeteler, dergiler, broşürler bu yapıtların sahnesi oldular. Bir romanı okurken olayların içinde buluruz kendimizi. Başka bir dünyaya dalar gideriz. Ya şiir okurken! İnsan duygularının nasıl özgürleştiğini görürsünüz. İstediği yöne uçan bir kuş olursunuz şiir okurken. Alan geniş. Araştırma eserlerinde sevdiğiniz kişilerin anılarını okursunuz. Bilgilenir merakınızı giderirsiniz. Böylece beyin düşünmek, sorgulamak araştırmak zorunda kalır.
Bu okuduklarımızın içinde GAZETE yi bir konuşalım istedim. Dünyada ilk gazete 1600 lü yıllarda İngiltere ve Almanya’da basılmış. Bizdeki ilk gazete ise 1831 de yayımlanmış. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın girişimleriyle resmi gazete olarak çıkarılmış. Adı “Takvim-i Vakayi”. İlk özel gazetemiz 1860′ta Agah Efendi ve Şinasi tarafından çıkarılan Tercüman-ı Ahvâl dı. Atatürk’ün öncülüğünde kurulan İrade-i Milliye’yi de unutmamak gerekir Ceride-i Havadis ise cumhuriyet döneminin ilk gazetesi oldu. Sonrasında Cumhuriyet gazetesi ve diğerleri sıraya girdiler ve yerlerini aldılar. Böylece önderimiz Atatürk’ün deyişi ile basın milletin müşterek sesi oldu.
O eski günleri, Anamur’a nasıl gazete geldiğini bir anımsayalım. Çarşıda hemen herkes Mersin’den gelecek yolcu otobüsünü beklerdi. Çünkü o otobüste Anamurluların satın alacağı gazeteler vardı. Hem de günlük değil bir gün öncesinin gazetelerini. Bu çok önemli değildi, gazete gazeteydi.
Düşünün ki bir çok evde radyo yok, televizyon yok, telefon yok, internet yok. Ülkede neler oluyor, nasıl bileceğiz? Radyonun akşam haber bülteni var ama o da hükümetlerin resmi haber organı gibi, soğuk. Doyurucu değil. İşte burada gazeteler imdadımıza yetişiyor. Sadece haber vermiyorlar. Değişik konulara giriyorlar. İçinde yazarlar var. Size dünya görüşlerini anlatır, kimilerini över kimilerini eleştirir. İçinde spor olaylarını da görürsünüz. Hele tuttuğunuz bir futbol takımı varsa o hafta nasıl oynadığını nasıl kazandığını zevkle okursunuz. Sağlığınızla ilgili bölümleri de var. Hangi yiyeceklerin, hangi içeceklerin hangi rahatsızlıklara iyi geldiğini, gereksiz kilo almamak için neler yapmanızı öğütleyen yazılarla karşılaşırsınız. Ya bulmaca çözme gibi bir alışkanlığınız varsa gazeteler tam size göre. Öylesine farklı bulmacalar var ki birini bırakır diğerine geçersiniz. Hele eskiden bir romanın akışını parça parça yayımlayan gazeteler de vardı.
Resim ve karikatürle de süslenen bu gazeteleri almamak mümkün mü? Elbette mümkün değil. Gidersiniz gazete satılan yere orada faklı çizgideki gazeteleri görürsünüz. Bilirsiniz ki bu gazetelerin kendine göre dünya görüşleri vardır. Hangisini kendinize yakın görürseniz onu alırsınız.
Alırsınız çünkü okuma alışkanlığınız var. İnternette yayımlansa da bu gazeteler okuma alışkanlığınızı engelleyemedi. Kağıda basılmış bu gazeteyi elimizde tutmak, önemli gördüğümüz yazılardan başlayarak okumak ve diğer konuların içine girmek okumayı seven insanların bir tutkusu oldu.
Öğrencilik dönemimizde ve arkasından gelen çalışma sürecinde gazete okumaya belki yeterince zaman ayıramadık. Emekli olduktan sonra hala çalışanlar, çalışmak zorunda olanlar var. Onlar da yeterince zaman bulamayabilir. Diyelim ki emekli oldunuz ve çalışmıyorsunuz. İşte size büyük fırsat! Çarşıya gidin, istediğiniz gazeteyi alın ve doya doya okuyun.
Kadir Has Üniversitesi’nin araştırması sonucunda Türkiye’de yerel ve ulusal gazetelerin toplam tirajı 4-4 buçuk milyon. Uygar ülkelere göre çok az. Hiç olmazsa eve haftada bir kez gazete girebilmeli. Unutmayalım gazete okumak kültürdür yani yaşam biçimidir.
Vaktiyle çalışan kesim emekli olduğunda hayaller kurardı. “Bir sahil kentine yerleşsem orada bir yazlık konut alsam” diye. Ve o zamanın koşullarında bu hayalini gerçekleştirirdi. Sabahları yürüyüşe çıkacak, gazetesini alacak sonra da eve dönecekti.
Anamur güneyde bir sahil kenti. İskele dediğimiz kıyı bölümünde epey emekli yaşar. Onlar da her emekli gibi yürüyüşe çıkarlar ama gazete alamazlar. Niye? Çünkü İskele’de artık gazete satılmıyor. Gazete satan işyerleri gazete satmaktan vazgeçti. Okuyucuların ilgisi mi azaldı? Ticari özelliği mi kalmadı? Nedeni ne olursa olsun, İskele gazetesiz kalmasın. İSKELE’DE GAZETE SATILMALI!