www.haberanamur.net te yayınlanan haber ve fotoğraflar, kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz.
Emekli Öğretmen İ. Gürdal Sümer’in kaleminden “Anamurluca”
“Yağmurda sinlenecek yer bulamayınca curculak geçtim.” Bu cümleyi başka yerde söylerseniz pek anlamazlar. Ama bunu bir Anamurluya söylerseniz hemencecik anlar. Düşünür ki yağmur yağmış, yağmurdan korunacak, saklanacak yer bulamamış böylece de fena halde ıslanmış, sırılsıklam olmuş. Eğer Anamurlu şiddetli yağmura yakalanıp çok ıslanırsa curculak geçer.
Bize özgü kullandığımız başka başka sözcüklerimiz de var, başkalarının anlamadığı ama sadece Anamurluların anladığı cinsten. O kadar çok sevdik ki bu sözcükleri. “Anamurluca” etiketiyle ödüllendirdik. Sanki apayrı bir dil gibi. Fransızca, Almanca gibi. Tabii ki abartıyoruz. Ama hoşumuza gidiyor çocukluğumuzda kullandığımız, duyduğumuz o sözcükleri tekrar kullanmak. Bu nedenledir ki eski yılları yaşayan iki Anamurlu bir araya gelse kuşkusuz bu sözcükleri kullanırlar. O sözcükleri unutmak bizim için hiç te kolay değil.
Çok çok eski yıllarda Hititler, Asurlar, Romalılar, Bizanslılar ve de Araplar burada yaşamışlar. Kendi dillerini konuşmuşlar. Ama M.S. 1200 lü yıllarda Türkler Anamur’a girince Türkçe burada egemen dil olmuş. O günlerden bu yana Anamur’da yaşayanlar hep Türkçe konuştu. Biz sadece konuşmakla kalmadık içini biraz da biz doldurduk, daha da övünerek söyleyeyim, zenginleştirdik. Yaşam biçimimiz, iklimimiz, geleneklerimiz Anamur’un Türkçesine epey katkı sağladı. Örneklersek, yaz mevsimi geldiğinde bu kentin sıcaklarına dayanmak zordur. Hele bir de bahçede serada çalışıyorsanız yandınız. Su gibi terlersiniz. Giysileriniz bile terlemekten ıslanır. Haşlanırsınız. Ama burada insanlar “haşlandım” demez. “Valla esas börtledim” der. Börtlemeyi anladınız mı?
Haşlama sözcüğü yerine geçen başka bir sözcüğümüz daha var. Bu sözcüğü soyut anlamda değil somut anlamda kullandık. Güz mevsimi Anamur’un yerfıstığı ve mısır hasat mevsimiydi. Tarladan yeni çekilen taze yer fıstığı ve mısır mutfaktaki tencerenin içine girer, bi güzel haşlanır. Çok lezzetlidir. Biz buna fıstık haşlaması demeyiz. “Fıstık göllesi” ya da “darı göllesi” deriz. “Akşama bize gel, darı göllesi var !” Daveti alan kişi bu lezzeti kaçırmazdı, çünkü akşam “gölle” vardı.
Her dilin kendine göre işaret sıfatları vardır. Bu, şu, o, bunlar, şunlar gibi. Anamur’luların işaret sıfatları iki sözcükten oluşur. Biri “ende” diğeri “şende” dir. Yakın nesneler için “ende” uzak nesneler için “şende” temel işaret sıfatlarıdır. “Ende portakalı şende sepetin içine koyu herkes anlamasa da Anamurlu kolayca anlar.
İnsanlar bazen çok dalgın olur. Yürürken, düşünürken veya bir konuyla derinden meşgul olurken. Beklenmedik bir ses, beklenmedik bir hareket karşısında birden sarsılırız. Karanlık sessiz bir yolda yürürken bir el omzunuza dokunsa ne yaparsınız? Korkuyla karışık irkilirsiniz. Ama Anamurlu tingede düşer.
Her ne kadar eskisi kadar olmasa da doğası ve tarihi ile Anamur güzel bir kent. Deniz, Gocaçay, orman ve geçmiş uygarlıklardan eserler bu güzelliğin bileşeni oldular. Ama bu güzelliğe uymayan bir şey vardı. O da ulaşım. Öyle bir kasaba ki önü deniz, arkası, sağı, solu sıra sıra dağlar. Bu yüzden Anamur’a gelmek te Anamur’dan gitmek te zordu. Yaşam biçimi gereği yaylalara giderken bile o sıra sıra dağları aşmak zorunda kaldı. Yabancı kişiler sadece zorunlu atamayla gelen devlet memurları ve aileleriydi. Bu nedenledir ki kendi kendileriyle baş başa kalan Anamurlular yine kendilerine özgü başka sözcükler yarattılar. Yabancılar bu sözcükleri anlamakta zorlanıyordu ama biz bi güzel anlıyorduk.
Kurduğumuz cümleye güç vermesi için “ hoynu” sözcüğünü ürettik. Daha önce söylediğinin kesin olduğunu belirtmek için “Sana söylemiştim hoynu, niye gelmedin ?” dedik.
İsmini bilmediğimiz, bilsek bile ismini söylemek istemediğimiz birine seslenirken ağzımızdan “oyn”sözcüğü çıkar. “Heeey !” der gibi bir şey. “Oyn sana derim hoynu, niye bakman !” deriz. Oyn ya da hoynu sözcüğünü başka yerde hiç duymadım.
Alfabemizde harf olarak temsil edilmeyen ama konuşurken kullandığımız bir ses var. Bu “N” harfinin çıkardığı sese benzer. Bu ses telaffuz edilirken hava ağızdan değil burundan çıkar. Çok kolaydır. Burnunuzu elinizle tıkarsanız bu sesi çıkaramazsınız. “Sana ne !”, “Bana ne !” burada sana ve bana sözcüklerindeki n sesini eski Anamurlulardan dinleyin.
Bu değişik “n” sesinin bir başka örneğini “ninden” sözcüğünde görürsünüz. “Ne gereği var !” anlamındadır. Sondaki “n” sesi burundan çıkar. Anamur’lu sözlerine “ninden”le başlarsa size bir eleştiri gelecek demektir. “Ninden bu yaşta futbol oynamayı, ayağını burktun işte !” Davranışlarınız güzel olursa, kimse size “ninden”le başlayan cümle kuramaz
Anamur’lu bazen sinirlenir. Sinirlendiği öfkelendiği insana ilenir. Adını bile anmak istemez. Onun için “Adı batasıca” der. Hızını alamazsa “yoğol” der, bu söz yok ol anlamındadır. Daha da sinirlenirse duyacağınız yoğol ilenisi “yoğoool yoğolasıca”ya dönüşür. Yaşamdan kopmasını bile isterse “singildiyesice” der. Siz siz olun Anamur’luları sinirlendirmeyin.
Ama Anamur’luları sinirli insanlarmış gibi görmeyin. Olaylara başka açıdan bakar ve seni rahatlatır, gülümsetir. Öyle ki söylediği sözle seni heyecanlandırır, korkutur ardından seni rahatlatmak için şaka yaptım demez, “gasdan ederim” der. Anamur’lu şöyle bir cümle kursa ve dese ki “gasdancıkdan bi ağladım, inanıverdi” işte bu Anamur’luların size yaptığı bir muzipliktir. Anamurlular bazen gasdan eder.
“Bizim bakkalın oğlu kendi okulunda bir kıza dönermiş.” Biçiminde bir cümle kulağınıza gelebilir. Anamur’da bir kıza dönmek ne demek bilir misinin? Bu yörenin insanları bilir. Hele hele gençleri daha da iyi bilir. Bir kıza dönmek bir kıza aşık olmaktır. O kıza aşkını anlatmak, aşkını kanıtlamaktır. Bu uğurda olağanüstü çaba göstermektir. O kızın etrafında pervane olmaktır. Pervane gibi dönmezse o kızın gönlüne giremez.
70 li yıllar. Yani eski yıllar. O zamanlarda televizyon görüntüsü bazen bozulurdu. Düzeltmek için gelin sizinle dama çıkalım. Anteni sağa sola oynatalım ve aşağıya soralım; düzeldi mi ? Aşağıdan gelen ses olumsuzdur. “Yoydun ülen, yoydun, yoydun !” Yoymak bizim buraların sık kullandığı sözcük. Var olan bir şeyin güzelliğini bozmak, değerini düşürmektir. “O adama hiç gız mı verilir, yoydular göpgözel gızı !” Ne dediğimi anladınız mı ?
Akşam saat ilerlediği zaman uykumuz gelir. Yatacağız, uyuyacağız ama yatmadan önce yapmamız gereken işler var. Televizyonu kapatacağız, giysilerimizi değiştireceğiz, okuduğumuz kitabı yerine koyacağız ama en önemlisi hırsıza uğursuza karşı bir önlem olarak kapıyı kösükleyeceğiz. Zaten o sırada babamız bizi uyaracaktır: “Çocuklar kapıyı kösüklediniz mi ?” Bu dış kapıyı kapatıp kilitlediniz mi anlamındadır. Siz de öyle yapın. Yatmadan önce kapınızı kösükleyin.
Anamur’luların kendine özgü bir sözcüğü daha var. “Malamat Olmak”. Siz hiç “malamat” oldunuz mu ? Ben oldum, hem de bir arkadaşımla beraber malamat olduk. Nasıl mı? Anlatayım. Jawa marka motorsikletlerin gözde olduğu yıllardı. Atladık motorsiklete ver elini Alanya. Ne güzel gidiyorduk. Melleç’i geçtik derken teker güm diye patladı. Yoldan geçen araçlar bize yardım eder diye umutlandık. Az araç geçiyordu ve geçenler de yardım etmiyordu. Sabaha kadar sıcaktan, sivrisinekten, susuzluktan, açlıktan bitkin düştük. Hele o sivrisinekleryok mu! Sabahleyin bir kamyon şoförünün merhameti bize iyi geldi. Ama hiç unutmuyorum o malamat olduğumuz günü.
Eskiden kullandığımız bu sözcükleri unutmuyoruz. Unutmayacağız da. Çünkü belleğimize öyle yerleşmişler ki… Söküp atmak, silmek olası değil. Çocukluğumuzda kullandığımız bu sözcüklerin yerine yenileri geldi. Ama biz yine eskileri kullanmaya devam ettik. Çünkü insanlar sevdiğini terketmez,
Abanoz Anamur’un güzel bir yaylası. Çok sayıda insan yaz mevsiminde buraya gelir. Bütün yaz boyunca burada kalır. Yani yaylar. Ama bazen insan bütün yaz burada kalamaz, hastalanır Anamur’a iner. Bazı yakınlarının düğünü vardır, o düğüne gitmezse olmaz, yine Anamur’a iner. Çocuğu yayladan sıkıldığını, denize gitmek istediğini söyler, hadi gene in Anamur’a. Kızı üniversiteyi kazanmıştır. Onu hazırlamak için Anamur’a bir daha iner. Derken yaz mevsimi biter ve yayladan sahildeki evine döner. İçinde bir burukluk vardır, istediği gibi gönlünce yaylayamadığından. “Nasıldı yayla ?” sorusuna verdiği yanıtta Anamur’lucanın izleri vardır.” A çocuğum bu sene mısmıl bir yaylayamadım !” Mısmıl sözcüğünü anladınız mı?
Arabanızla trafiğe mi çıkacaksınız ?, kuru fasulye mi pişireceksiniz ?, Cumartesi pazarında alışveriş mi yapacaksınız ? Bakın şimdi, eğer arabanızla trafiğe çıkacaksanız iddiba emniyet kemerini takacaksınız, eğer kuru fasulye pişirecekseniz iddiba fasulyeleri akşamdan ıslatacaksınız, yok eğer Cumartesi pazarındaysanız iddiba pazarı şöyle bir dolaşacaksınız. Bir işe başlarken ilk olarak yani iddiba nereden başlayacağınız çok önemli.
Türk Dil Kurumu’na göre az sözcüğünün eş anlamlısı yetersiz, eksik, noksan gibi sözcüklerdir. Bu eş anlamlı sözcüklere bir tane de Anamurlular eklemiştir. Hemen anladınız değil mi ? “Cınnı”. Büyüklerimiz bizi uyarırdı : ” Cınnı ders çalışmayla sınıfı geçemezsin.” Şimdi tam tersi oldu. Cınnı ders çalışmayla bile sınıfta kalamazsın. Bilim insanları diyor ki akşamları çok yemeyin. Yani bi cınnı yiyin kilo almayın.
Biz bu sözcükleri kullanıyorsak Türkçe’deki yetersizliğimizden değil elbet. Kendimizi, duygularımızı, olayları daha iyi anlatabilmek içindir. Bu sözcükleri kullanmadan bir başka kentte konuşun, sizin nereli olduğunuzu bilemezler. Çünkü Anamurluların Türkçe ’si standart Türkçe ’ye oldukça yakındır.
Daha yığınla sözcüğümüz var. Biraz eleştiri kokan bir sözcük. Elaaşı. “ Hiç düğüne bu giysiyle gidilir mi, elaaşı !” dedik. Beş tane sözcükten oluşan Ele güne karşı ayıp olmasın ifadesini tek sözcükte topladık. “Elaaşı” Ağaçlara kurduğumuz salıncağa “zıllıngaç” dedik. Sobada yada ocakta yakmak için odunu inneştirdik. Uslu durması için çocuğa “gıbreşme”dedik. Daha neler dedik neler… Saysam bitiremem.
Eski evlerde hep odun sobasıyla ısınırdık. Yandıktan sonra odun kömüre dönüşür ve o kömürleri bir mangal içinde sobasız odaya taşırdık, o odayı da ısıtmak için. Bir süre sonra kömürün üzeri küllenir, beyazlaşır ve soğumaya başlar. Tekrar ısı vermesi için kömürü bir maşa ile bizlerdik.
Benim söylediklerim de böyle bir şey işte, kömürleri değil ama Anamurlucayı bizledim.