www.haberanamur.net te yayınlanan haber ve fotoğraflar, kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz.
Özellikle rant alanı yüksek olan okullardaki müdür atamaların tamamına yakınının Eğitim Bir Sen üyesi olması, iktidarın bir süredir gündeminde olan arazisi değerli okulların satılması ile ilgili planlarını daha kolay hayata geçirebilmesi açısından önemlidir.
Eğitim yöneticileri değerlendirme sonuçlarına göre görevden alınan ve görev süresi uzatılan okul müdürlerinin sendikal aidiyetine bakıldığında, tarihin en büyük siyasal kadrolaşma hareketi ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır.
KAMU KAYNAKLARININ ÖZEL OKULLARA AKTARILMASI
12 yıldır, devlet okulları sorunları ile baş başa bırakılırken, her fırsatta özel okullara yönelik teşvik politikaları uygulanmıştır.
Özel okulların yıllardır doğrudan kamu kaynaklarıyla desteklenmesinin arkasında, eğitimde yaşanan ticarileştirme sürecini hızlandırmak ve paralı eğitimi yaygınlaştırmak vardır.
Bugüne kadar özel okullara vergi teşvikleri ve çeşitli kalemlerde indirimler yapılmış, devlet okullarının talepleri dikkate alınmazken, özel okulların istekleri hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından anında yerine getirilmiştir.
Halktan toplanan vergilerin özel okullara ?öğrenim desteği? adı altında aktarılması, her şeyden önce herkese eşit ve parasız eğitim hakkının ihlali anlamına gelmektedir.
Devlet okullarında çoğu taşeron şirket personeli binlerce yardımcı hizmetli çalıştırılırken, velilerden temizlik, spor vb. adlarla birçok kalemde para toplanıp eğitimin tüm yükü velilerin sırtına yüklenmektedir.
Yapılması gereken, kamusal kaynakların yine kamusal bir hak olan eğitim için, özel çıkarlar değil, toplumsal çıkarlar gözetilerek değerlendirilmesi ve sadece eğitimde değil, bütün alanlarda kamu harcamalarının payının arttırılmasının sağlanmasıdır.
ZORUNLU ROTASYON VE ADAY ÖĞRETMENLERE SÖZLÜ SINAV
Geçtiğimiz günlerde TBMM?de kabul edilen torba yasa ile öğretmenlere zorunlu rotasyon (yer değiştirme) ve aday öğretmenlerin asli kadrolara geçirilirken sözlü sınav uygulamasının önü açılmıştır.
Eğitim Bakanlığı, pek çok konuda olduğu gibi zorunlu rotasyon ve aday öğretmenlere sözlü sınav konusunda dayatmacı tutumunu sürdürmekte, öğretmenlerin ve sendikaların bu konudaki eleştiri ve önerilerini dikkate almamaktadır.
Eğitimde zorunlu rotasyon uygulamasının önce il içinde başlatılması beklenmektedir. Büyükşehirlerin sınırlarının son derece genişlediği bir dönemde açıkça ?il içi sürgün? anlamına gelmektedir.
On binlerce eğitim emekçisinin aile ve okul yaşantısını alt-üst edecek olan zorunlu rotasyon uygulaması kabul edilemez. Eğitimde, hiçbir gerekçe eğitim emekçilerini okuttuğu öğrencisinden, ailesinden, oturduğu mahallesinden kopararak zorla başka bir işyerine sürgün göndermesini haklı çıkaramaz.
Öğretmenlere zorunlu rotasyon uygulaması halinde eğitim sisteminin yeni bir kaos ile karşı karşıya kalması kaçınılmazdır. MEB?in görevi, eğitimde 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, attığı her adımda, eğitim emekçilerini mağdur etmek değil, onların yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler üretmek, eğitimcilerin ve sendikaların taleplerini dikkate almaktır.
Öğretmenler açısından açıkça ?sürgün? anlamına gelen ve pek çok yönden istismar edilebilecek ?zorunlu rotasyon? uygulaması asla gündeme getirilmemelidir. MEB, öğretmenleri kendi istekleri dışında zorunlu rotasyona tabi tutmak yerine, gönüllülük ve teşvik esasına dayalı çözümler üretmeye çalışmalıdır.
Aday öğretmenlere sözlü sınav uygulaması, iş güvencemizin elimizden nasıl adım adım alınmaya çalışıldığının görülmesi açısından önemlidir.
TEOG İLE ÖĞRENCİLERİN ÖZEL OKUL, MESLEK LİSESİ, İMAM HATİP LİSELERİ VE AÇIK LİSEYE MAHKÛM EDİLMELERİ
Eğitimde 4+4+4 dayatmasının kaçınılmaz bir sonucu olarak liseler, tıpkı ilkokul ve ortaokullar gibi mevcut sistemin ve onun koruyucusu olan siyasi iktidarın ekonomik-siyasal çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırılırken, öğrencilerimiz özel liselere, meslek liselerine, imam hatip liselerine ve açık liselere yönlendirilmiştir.
TEOG yerleştirmeleri sürecinde defalarca uyarmamıza rağmen göz göre göre yapılan yanlışlar sonucunda çok sayıda öğrenci belki de hiç gitmek istemeyeceği bir lise türüne otomatik olarak yerleştirilmiştir. TEOG?da tercih yapmayan 134 bin öğrenciden 94 binin meslek, 40 binin imam hatip liselerine otomatik olarak yerleştirilmiş olması MEB?in dayatmacı politikalarının son örneği olmuştur.
MEB, önce tercih yapmayan öğrencilerin adreslerine en yakın okula yerleştirileceklerini açıklamış, ancak bazı illerde öğrencilerin evlerinden 100 km, hatta 150 km uzaklıktaki okullara yerleştirildiği görülmüştür.
Kaydı otomatik olarak imam hatip liselerine yapılan öğrencilerin içinde gayrimüslim öğrencilerin bulunması, sorunun ne kadar ?ciddiyetle? ele alındığının göstergesidir.
Liselerde kontenjan sorununun çözülmemesi durumunda öğrenciler ya ekonomik koşullarını zorlayarak özel liselere yönelecek ya da istemediği bir okulda okumaktansa açık liseye yönelerek örgün eğitimin dışına itilmiş olacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı bu rezaletin hesabını vermelidir.
PERSONEL AÇIKLARI VE ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMENLER SORUNU
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), öğretmen atamalarına yönelik olarak 109 alanda belirlenen kadro kontenjanlarını açıklamıştır. Bakanlığın Eylül ayı içine 40 bin öğretmen, bin hizmetli atayacak olması, yıllardır ciddi bir sorun olan öğretmen atamaları ve personel açıklarının bu yıl da kapatılmayacağını göstermektedir.
Yıllardır atama bekleyen, ancak siyasi tercihler nedeniyle yeteri kadar atama yapılmaması nedeniyle ataması yapılmayan öğretmenler büyük bir stres içine itilmekte, intiharlara kadar varan olumsuz sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bugüne kadar ataması yapılmadığı için 40?ın üzerinde işsiz öğretmen intihar etmiştir.
Eğitimde 140 bin öğretmen açığı bulunmakta, okulların büyük bölümünde yardımcı hizmetli istihdamı taşeron şirketler ya da İŞKUR tarafından gönderilen ?geçici personel? ile sağlanmaktadır. MEB?in giderek büyüyen öğretmen ve yardımcı hizmetli açıkları ile ilgili olarak kalıcı çözümler üretmek yerine her yıl sınırlı sayıda atama yapması, eğitimde zaten sorunlu olan işleyişi daha da zorlaştırmaktadır.
KAMUSAL, BİLİMSEL, DEMOKRATİK VE LAİK EĞİTİM
Eğitim sisteminin, eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır birikerek artan sorunları sürekli artmakta, her eğitim-öğretim yılı giderek ağırlaşan sorunlar ve çelişkiler eşliğinde açılmıştır.
Siyasi iktidar eğitim sistemini kendi dünya görüşüne göre yeniden biçimlendirmeye çalışırken, eğitimin sorunlarına kalıcı çözümler üretmekten çok, her alanda dayatmacı bir tutum izlemektedir.
Türkiye gibi farklı inanç gruplarının, dinlerin, mezheplerin olduğu çok dilli ve çok inançlı bir toplumda din eğitiminin öğrencilere yıllardır ?tek din, tek mezhep? anlayışı üzerinden dini eğitim dayatılmaktadır.
Zorunlu din dersi ve ?zorunlu seçmeli? din dersleri dayatmalarına ek olarak, liselere ibadethane açılmasının zorunlu hale getirilmesi, okullarda yeni ayrışmaların, kutuplaşmaların ve gerginliklerin habercisidir.?