www.haberanamur.net te yayınlanan haber ve fotoğraflar, kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz.
Anamur CHP Belediye Başkan Adayının belirlenmesi sürecine dair yazacaklarım vardı, bekledim. Aday belirlendi; genel merkezin belirleyerek açıkladığı aday dışındaki aday adaylarının, içlerindeki kırgınlığı bir yana bırakıp ?önemli olan partinin kazanmasıdır? diyerek ortak fotoğraf çektirerek desteklerini açıklamalarını gördüm. Bu tavır ve kamuoyuna verilen fotoğraf, demokratik olgunluğun sunumuydu. Her ne kadar göstermelik ve geçici olduğu belli olsa da yansıtılan partinin başarısının önemi idi. Bireylerin hiç önemi yoktu. Güzel bir filmdi..
Belediye Meclis Üyeleri aday listesinin açıklanmasını bekledim. Önemliydi; zira, bir partinin halkla nasıl bir ilişki kurduğunun temel kriteriydi hazırlanacak liste. Dozu giderek artan pazarlıklar, tartışmalar, suçlamalar, dayatmalar ve rest çekmelerle dolu bir sürecin sonunda, hatta son dakikada, liste sunuldu seçim kuruluna.
Asıl film başlamadan, sadece görsel bir reklam izlediğimiz de burada ortaya çıktı. Kendisi için bir şey istemediğini, ikbal beklentisinin bulunmadığını göstermeye çalışanların, partinin başarılı olması halinde, kendi siyasi geleceklerinin tehlikede olacağını düşündükleri anlaşıldı. Neticede birilerinin istediği olması, diğerlerinin istediğinin olmaması demekti. Her şeyin güllük/gülistan olmasını beklemek elbette safdillik olacaktı. Aksine, her türlü yöntemle güç ve konum elde etme ve kullanma savaşının adına ?reel siyaset? diyorlardı. Yani güç koltuğu ?ya benim olmalı ya da benim olanın?..
CHP ortanın solunda bir parti midir? Bu tartışma bu yazının konusu değil ve buna verilecek cevap nerden baktığına göre değişir. Ama en azından bugün itibarıyla iktidar partisi ?olan? AKP?nin solunda kendisini tarif ettiği açık! Yoksulluğa, yolsuzluğa, hırsızlığa, hukuksuzluğa, totaliterleşmeye karşı, demokrasiyi, evrensel hukuk ilkelerini ve insan haklarını savunduğu en yetkili ağızlarda dillendiriliyor. Gerçi bunlar, iktidar partisi dahil tüm partilerin ağzında sakız olan kavramlar.
Peki ?yapılan? ne? Başarılı olabilmek amacıyla iktidarı taklit etmek! Oysa aslı ortadayken niye taklidini seçsin insan evladı? Tek adam, tek seçici, tek kural koyucu olacaksın, hem de demokrasiyi savunacak, hukuku ağzına alacaksın.. Parti içi demokrasiyi rafa kaldırıp, en ücralardaki adaylarını dahi sen belirleyeceksin. Hem de her biri kendisini kurtarıcı gören bir çok aday adayı içinden ?karpuz seçer gibi? aday açıklayacaksın. Yok kamuoyu yoklaması, yok eğilim araştırması gibi ne idüğü belli olmayan, tek seçiciliği ortadan kaldırmayan yöntemleri parti menfaati diye veya kazanmak için başka çare yok diye, demokrasi diye yutturacaksın! İktidarın dayatmacı uygulamalarını yerin dibine sokarken, kendi içinde aynısını yapacaksın! Neticede AKP?ye karşı ve onun alternatifi olarak Cumhuriyetin, demokrasinin ve hukukun savunucusu olduğunu söylemek değil, bunların somut olarak bizatihi yaşatılması gerekirdi. Sloganlarla gizlemeye çalıştığın bu çelişkiyi, yerel örgütlerin de ?reel siyaset? diye partinin kılcal damarlarında aynen uygulayacak. Ne de olsa balık baştan kokarmış. En tepede bunlar olurken, aşağılarda demokrasinin ve siyaset etiğinin uygulanması düşünülemez.
Bu gözle ve objektif bakışla Anamur CHP Belediye Başkan ve Meclis Üyeleri adaylarının belirlenmesi süreci gözlendiğinde, halk indinde siyasetin ne kadar kirli göründüğünü anlamak daha kolay. Parti örgütlerinin halktan niye kopuk olduğunu tespit etmek de öyle.
Bu konuda şikayet etme hakkının, ?atanma? yarışına baştan karşı çıkmayana ait olduğunu peşinen teslim edelim. ?Beni atasınlar? diye Ankara yollarını arşınlayan, ilgili/ilgisiz- etkili/etkisiz kişileri devreye sokan, diğer aday adaylarını kötüleyip, belaltı vururken sevimli olabileceğini düşünen aday adaylarının, tercih edilmeyince yapabilecekleri sadece özeleştiridir. Zira, demokrasi dışı yöntemleri benimseyerek, tepeden atanma umuduyla sözüm ona bu yarışa giren arkadaşların, yani ?olan?ı onaylayanların, umudu gerçekleşmeyince ?olması gereken?leri söylemeleri epeyce trajikomik kaçacaktır.
Görünen o ki, partinin Belediye Başkan Adayının atanmasından sonra birbirine sarılarak ortak fotoğraf çektirip, parti başarısı için birlikte çalışma vaadinde bulunan dostlar, demokrasi maskelerini çıkararak ?olan?ı gösterdiler, yani reel siyasete döndüler. Belediye Meclis Üyeleri aday listesi hazırlanırken başlayan kavga, küskünlüklerle ve istifalarla sonuçlandı. Gerekçe bol, hikaye de öyle. Her biri kendi penceresinden bakınca, doğal olarak kendine yontuyor, istediği manzarayı görüyor. Pazarlıkların temelinde ilerde yaşayacakları muhtemel savaşın gücünü sağlamak olduğundan, kimse cephanesiz kalmak istemiyor. Ben duygusunu köreltip, bizi öne çıkaramıyor. Zira, başkan aday adaylarının meclis üyesi adayı olsun diye bastırdıkları kendi adamları. Bu adayları ilerde kullanacağını düşünmek mi, ilerde kullanılacağı taahhüdünü verip de aday olabilmek mi çirkin varın siz karar verin!
Anamur CHP üzerine yazdıklarıma tepki gösteren sevgili dostlar, başlarını topraktan çıkarıp da etraflarına bakarlarsa, asıl sorunun etik siyasi kaygılar olduğunu umarım şimdi anlamışlardır. Ben olayım, benim olsun savaşının hiçbir etik temeli yoktur. Ne zaman ?biz? öne çıkarılır, ne zaman ahlâk dillerden yüreklere indirilip sindirilirse, o zaman tutarlılık ve doğal sonucu başarı elde edilir. Kişisel hırslar ve kaygılar üzerine oturtulan kavganın, oylarına ve desteklerine muhtaç olduğunuz halk tarafından görülmediğini mi sanıyorsunuz?
?Memleket elden gidiyor, güç birliği yapmalıyız? diye feryadınıza artık inanır mı insanlar? Size güvenir mi?
Şubat 24th, 2014 Tarih: 20:33
Ali Bey,”Bozuk düzende sağlam çark olmaz”Gittikçe totaliter rejime doğru giden iktidarın karşısına alternatif olarak; insan onuruna yakışan cumhuriyeti savunup, bunu demokratik uygulamalarla herkesin vazgeçilmezi haline getirmek iken CHP’nin görevi, maalesef siyasi yelpazede merkezin çekim kuvvetine bu kadar dayanabiliyor(!)Belediye meclis üyeliği listesine yaptığın değerlendirmeye katılmakla birlikte;belediye başkanının bu listedikilerle başarısızlığı, CHP’nin kendi içindeki rakiplerine yararken kamuoyunun sola olan ümidi de erezyona uğrar. Bence olayın en önemli tarafı:büyükşehir belediye meclis üyeliğinde etkin olmak.Burdaki operasyonun nedeni bu.
Şubat 24th, 2014 Tarih: 23:26
Eyvallah ve yüreğine sağlık derim..Umarım bu yazılanları, yazdıklarımızı birileri okuyordur ve okuyacaktır. Gerçi okusa ne olacak görüyoruz işte..Sen söyle, ben söyleyeyim bizler söyleyelim.. SONUÇ: YİNE ESKİ HAMAM ESKİ TAS…Bir de bir atasözü vardı değil mi: Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı..Selamlar, sevgiler ve saygılar…
Şubat 26th, 2014 Tarih: 22:54
Sevgili Ali; Hukukçu olan sensin.Naçizane kendimin de hukuk nosyonundan nasibi olduğumu düşünürüm. Uzun yazında şikayet,suçlama ve öneri var. Ama esas işin/problemin özüne inersek, farkındalık oluşturursak; ülkemize daha faydalı olabileceğimizi düşünüyorum. Zaten yakın çevreme her zaman anlatırım bu konuyu… Başbakan Erdoğan’ın bu millete yapabileceği en büyük hizmet; 12 eylül Rejiminin getirdiği Seçim kanununu değiştirmekti. Neredeyse değişmeden kalan tek kanun o gibi (sen daha vakıfsın konuya). Baykal velinimetim dedi, Bahçeli velinimetim dedi; değiştirmedi kanunu.Dediği doğruydu da.. Seçim sistemi siyasi parti liderliğini derebeylik gibi tasarlamışlar. Hasbelkader bir şekilde yönetimi ele geçireni düşürmek mümkün olmuyor.. Ya mezarda emekli olacaklar, yada kaset vs türü bir komplo ile uzaklaştırılacaklar. Başka yolu yok..Seçim kaybetmek filan önemli değil… Bu nasıloluyor peki?! : Genel başkan delegeleri seçer, delegeler de genel başkanı seçer.(Bu kapalı çevrimdir. kısır döngüdür.Bunu kırmak dediğim gibi olağanüstü bir sebebe dayanabilir ancak) Seçilen genel başkan çevresini dizayn eder.Genel Merkezi seçer.Genel merkez, Milletvekil adaylarını belirler,Belediyeleri belirler vs vs..
Önseçim bir zorunluluk değildir.. Rahmetli Özal’ın getirdiği milletvekili seçiminde tercih olayını bile,kendinden sonra gelenler kaldırdılar.. Yani: şu seçim kanunu demokratikleşmeden ,partilerin ve ülkenin demokratikleşmesine imkan yok.. Benim demokrasi kriterim: Aynı avrupada olduğu gibi; Parti genel başkanları sessizce gelip, sancısız-gürültüsüz, sessizce ve hızlıca (mesela seçim kaybettiklerinde) gittikleri zaman işi büyük oranda başarmışız demektir.
Şubat 27th, 2014 Tarih: 00:04
Ali Bey; çok güzel tespitlerde bulunuyorsunuz size yürekten katılıyor ve kutluyorum. Ah keşke kişisel çıkarlar,hırslar ön planda olmazsa, biz duygusu oluşabilse idi… Maalesef olamıyoruz. Her şeye rağmen gün birlik zamanı ve hiç bir ön şart aranmadan partimizin adayına destek zamanı diyorum. Selamlar, Saygılar…